12 Aralık 2011

Osteoporoz konusunda bilgilenmek ve önlem almak için hiçbir zaman geç değildir.

Osteoporoz Risk Faktörlerinin Tanımlanmasına Yönelik Çok Merkezli Araştırma sonuçlandı.Uzmanlar Osteoporoz konusunda bilgilenmek ve önlem almak için hiçbir zaman geç olmadığını bir kez daha vurguluyor.
 
RİSKFAKT ARAŞTIRMASI
Osteoporoz Risk Faktörlerinin Tanımlanmasına Yönelik Çok Merkezli Araştırma

Araştırmanın amacı


Çok merkezli çalışmanın amacı 7 farklı coğrafik bölgedeki 9 merkezden osteoporoz tanısıyla izlenmekte olan hastalardaki risk faktörlerini tanımlamaktır. Çalışma kapsamına 9 farklı merkezin Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon polikliniklerine başvurmuş olan ve osteoporoz (OP) tanısı alan toplam 707 hasta alındı.
Tüm hastalarda OP tanısı Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerildiği şekilde; DEXA cihazı ile değerlendirilen kemik mineral yoğunluğu ölçümlerinde femur boynu(KALÇA) ya da lumbal vertebra (toplam) (BEL OMURLARI) T skorunun -2.5 ve altında olması ile kondu.
Hazırlanan standart hasta kayıt formlarına hastaların;


• Demografik verileri,
• Beslenme alışkanlıkları,
• Osteoporoza eşik eden (Komorbid) hastalıkları,
• Tüm ilaç kullanımları,
• Menopoz bilgileri
• Risk faktörleri
polikliniklere geliş sırasına göre; ardı sıra kaydedildi.

Bulgular
• Hastaların yaş ortalaması 63.9±11.7 yıl olup %88.8’ini kadınlar oluşturmaktaydı.
• Sedanter yaşam tarzı (% 49.2),
• Kapalı giyim tarzı (% 46.7)
• Kalsiyumdan fakir beslenme (%41.4) ön plana çıkmaktaydı.
• Hastaların %23.1’inde aile OP öyküsü,
• Kadınların %39.6’sında erken, 14,8 inde cerrahi menopoz öyküsü mevcuttu.
• Kadınlarda ortalama menopoz yaşı 46,1di.
• Kronik antidepresan kullanımı 12,2
• 3 aydan uzun süre 5 mg/gün ve üzerinde kortikosteroid kullanımı olan hastaların oranı: 11,6
• Osteoporoza eşlik eden (Komorbid) hastalıklar arasında hipertiroidi (GUATR) %6.9, gastrointestinal sistem sorunları (MİDE BARSAK) %6.8, nöromüsküler (Multipl Skleroz, Parkinson , Hemipleji-İnme, Spinal Kord-Omurilik Yaralanması) hastalıklar %5.9, romatoid artrit (İLTİHAPLI ROMATİZMA) %4.8, böbrek hastalıkları 4,8 ve Ankilozan Spondilit (Omurgayı tutan iltihaplı romatizma) %2.5 oranında dikkati çekti.
• Osteoporoza neden olabilecek ilaç kullanım durumlarına bakıldığında; hastaların %12.2’sinin antidepresan, %11.6’sının 3 aydan uzun süre ve 5 mg/gün’den fazla olmak üzere steroid kullandığı, %7,4 ünün aliminyum içreren antiasit % 3,3 ünün kronik heparin ve % 1,7 sinin antikonvülzan (EPİLEPTİK NÖBETLERİ ÖNLEYEN İLAÇ) kullandığı saptandı.

• Halen HAREKETSİZ( Sedanter) yaşam sürenler % 49,2
• Güneş ışınlarından yararlanmayanlar % 45,7
• Hastaların sigara kullanım oranı %8,5,
• Pasif içicilik oranı %18,0,
• Kendisinde 40 yaş öncesinde hafif bir travma ile (kırılganlık) geçirilmiş kırık olanlar % 23,8
• Erişkin dönemde (<500-850mg/gün) % 41,4 oranında Düşük Ca alımı saptandı.
• Çocukluk çağında (<1000mg/gün) % 37,3 oranında Düşük Ca alımı saptandı.
• % 20,7 oranında ise; Fazla sodyum alımı (>2 gr/gün) saptandı.
• Yetersiz protein alımı %18,5
• Ailesinde osteoporoz öyküsü olanlar % 23,1
• Aşırı alkol alımı (Düzenli olarak günde 100 ml den fazla) % 0,4
• Günümüzde klinik pratik uygulamalarda halen kemik mineral yoğunluğu ölçümleri, bireyin kırık riskini belirleme de en etkili yöntem olarak kabul edilmektedir.
• Bununla birlikte, kırık riskinin belirlenmesinde ve tedavi planlanmasında ülkelere özgü risk faktörlerinin değerlendirilmeye alınmasının önemi ve yararı mutlaka akılda tutulmalıdır.
ÜLKEMİZDE ÖNE ÇIKAN OSTEOPOROZ RİSK FAKTÖRLERİ:
• Hareketsiz yaşamak
• Güneş ışınlarından yararlanmamak
• Çocukluk çağından itibaren kalsiyumdan ve D vitamininden zengin olan gıdaları tüketmemek
• Osteoporoza neden olan ilaçlar kullanıyor olmak
• Osteoporoza neden olan başka hastalıkları olmak
ÖNERİLER:
1-Osteoporoz konusunda bilgilenmek ve önlem almak için hiçbir zaman geç değildir.
2-Her ülkenin kendine özgü; öne çıkan risk faktörleri konusunda bilgi sahibi olunmalıdır.
3-Hareketsizlik osteoporozu davet eder. FTR uzmanı hekime danışarak; düzenli olarak kemiklere yük bindiren; gövdeyi, kol ve bacakları kuvvetlendiren, dengeyi geliştiren hareketler yapılmalıdır.
4-Güneş ışınları en ucuz ve kolay ulaşılabilen D vitamin kaynaklarıdır. Uygun saatlerde güneş ışınlarından yararlanılmalıdır.
5-Çocukulktan itibaren beslenirken kalsiyum ve D vitamininden zengin gıdalar tercih edilmelidir.
6-Osteoporoza neden olan diğer hastalıklar ve ilaçlar konusunda bilgi sahibi olunmalı ve osteoporoza yakalanmamak için önlem alınmalıdır.
7-Sigara tüketimi sonlandırılmalı, sigara içilen ortamlarda bulunmamaya özen gösterilmelidir.
8-Osteoporoz riski varsa hastalıktan korunmak ve erken tanı için hekime baş vurulmalıdır.

Araştırmacılar

Prof. Dr. Yeşim Gökçe Kutsal1, Uzm. Dr. Oya Özdemir2, Prof. Dr. Fatma İnanıcı1,Uzm. Dr. Sevilay Karahan3, Uzm. Dr. Asuman Doğan4, Prof. Dr. Sami Hizmetli5, Prof. Dr. Ayhan Kamanlı6, Doç. Dr. Banu Kuran7, Prof. Dr. Sema Öncel8,Doç. Dr. Selda Sarıkaya9, Prof. Dr. Serpil Savaş10, Prof. Dr. Kazım Şenel11, Doç. Dr. Pelin Yazgan12



SAĞLIKLI KALMANIN İLK KOŞULU; GÜÇLÜ BİR BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNE SAHİP OLMAK.

Havaların soğuması ile birlikte; kapalı ortamlarda daha fazla bulunulması ve kişiler arasında yakın temas nedeni ile pek çok hastalık da bulaşarak artış gösteriyor. Yeni mevsimde hastalıkların tedavisinden önce, koruyucu tedbirler büyük önem kazanıyor.

Dr. İlkay Keskinel,
Göğüs Hastalıkları Uzmanı ve İmmünolog
Memorial Ataşehir Hastanesi

Yanlış beslenme ve stres bağışıklık sisteminin düşmanıdır
Son dönemlerde artış gösteren hastalıklara yakalanmamak için dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biri, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesidir. Doğuştan gelen bazı bağışıklık yetmezliklerinin yanı sıra; yeterli beslenememe, ruhsal stres, çeşitli hastalıklar ve bağışıklık baskılayıcı ilaçlar bu sistemin dengesini bozabilmektedir. Sağlıklı bir bağışıklık sistemine sahip kişiler, çevresel faktörlerin etkisiyle kolay kolay hasta olmazken; bağışıklık sistemi zayıfladığında, zararsız görünen mikrobik hastalıkların bile ölümle sonuçlanması söz konusu olabilmektedir.

Bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için öneriler:
Bağışıklık sisteminin iyi çalışmasının anahtarı, dengeli beslenmektir. Bağışıklık sistemini doğrudan güçlendiren “sihirli” bir besin yoktur; önemli olan sağlıklı koşullarda üretilmiş ve hazırlanmış besinleri, dengeli bir biçimde tüketmektir.
  1. Yeterli protein alın. Protein kaynağı olarak hayvansal proteinlerle bitkisel proteinleri dengeli bir biçimde tüketin.
  2. Çiğ sebze-meyve ile beslenin. Sebze ve meyveler içerdikleri doğal vitaminler ve diğer antioksidanlar aracılığıyla, bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olurlar.
  3. Probiyotiklerden yararlanın. Yoğurt, kefir gibi besinler, mide-bağırsak sistemindeki bağışıklık sistemi elemanlarının sağlıklı işleyişinde rol almaktadır.
  4. Hazır içecekler yerine; doğal, taze sıkılmış meyve sularından yararlanın, mutlaka bol sıvı alın.
  5. Çay için. Yeşil çay “kateşin” adı verilen bir antioksidan maddeyi bolca içermektedir. Çaydaki “polifenol” adı verilen maddeler de, pek çok hastalığa neden olabilen oksidan maddelerle savaşılmasına yardımcı olmaktadır.
  6. Uyku düzeninizi koruyun. Uyku, hem fiziksel hem ruhsal sağlık açısından çok önemlidir. Yalnızca uzun süre uyumak değil, kaliteli bir uyku da bağışıklık sisteminin sağlıklı işleyişi açısından önemlidir.
  7. Egzersiz yapın; ancak aşırıya da kaçmayın. Düzenli yapılan egzersizin enfeksiyon riskini azalttığı bilimsel bir gerçektir. Tam tersine aşırı ve düzensiz egzersiz, bağışıklık sisteminin işleyişini olumsuz etkileyebilir.
  8. Hayata olumlu bakın, gülmeyi ve gülümsemeyi ihmal etmeyin. Merkezi sinir sistemi ile bağışıklık sistemi; bazı sinir ileti maddeleri, hormonlar ve “sitokin” adı verilen maddeler sayesinde birbirleriyle “haberleşir”. Çoğu bağışıklık sistemi hücresinin zarında, bu maddeler için “reseptör” adlı alıcılar bulunmaktadır. Bu nedenle pozitif düşünmek ve gülümsemek sizi saha sağlıklı kılar.
  9. Sigaradan vazgeçin ve pasif olarak da olsa sigara dumanına maruz kalmamaya çalışın. Sigara, solunum yollarını kaplayan ve akciğerlerin savunma sisteminde önemli olan titrek tüylerin felce uğramasına neden olur, zatürre gibi mikrobik hastalıklara yakalanma riskini artırır. Vücutta C vitamininin tüketilmesine yol açan sigara, hastalıklara eğilimin artmasına neden olur. Bağışıklığı bozduğu bilinen sigaranın, sadece içene değil, çevredekilere de pek çok zararı vardır.
  10. Kilonuzu ideal aralıkta tutmaya çalışın. Aşırı yağ tüketiminden, özellikle trans yağlardan kaçının. Gereğinden fazla yağlı besinler tüketmenin bağışıklık sistemini olumsuz etkilediği bilinmektedir. Bunun yanında, hızlı kilo kaybı da, bağışıklık sistemini zayıflatmaktadır. Bilinçsiz, hızlı kilo kaybettiren diyetlerden kaçınmak önemlidir.
  11. Temizlik maddelerinin aşırı kullanımı ile cildinizin sağlıklı ve normal bakteri dengesini bozmayın. Sağlıklı cilt hastalıklar için sağlam bir bariyer olmakla beraber; normal mikrop dengesi bozulmuş ve hasarlı bir cilt, mikropların giriş kapısı olabilir.
  12. Doktor tavsiyesi olmadan antibiyotik kullanımından kaçının. Aşırı antibiyotik alımı ile bağırsaklardaki normal “flora” dengesi bozulmaktadır. Bu da bağışıklık sisteminizi olumsuz etkileyerek pek çok hastalığa davetiye çıkarabilir.





11 Aralık 2011

EVDE SAĞLIK HİZMETLERİ

Evde sağlık hizmeti, yatağa bağımlı ve kronik hastalığı olan hastaların ihtiyacı olan sağlık hizmetlerinin ev ortamında ve bu konuda uzman bir kadro ile sunulmasıdır. Bu hizmetle, hastaya tanı koymak yerine tanısı konulmuş hastaya düzenlenen tedavinin takibi ve uygulanması sağlanıyor.

Evde sağlık hizmetleri projesiyle ihtiyaç sahibi hastalara kendi ev ortamlarında kaliteli, etkin, ulaşılabilir, sürekli ve güvenli sağlık hizmeti sunuluyor, bu hastalar artık hastaneye gitmeden kendi evinde tedavi edilebiliyor.

Evde Sağlık Hizmetlerinde Amaç Nedir?
Evde sağlık hizmetlerinde amaç, günlük yaşam şartlarını en az etkileyerek en doğru tedaviye ulaşmak yolu ile hastalığın ve yetersizliğin etkilerini en aza indirmek ve aynı zamanda hastanın yaşam kalitesini yükseltmektir. Bu hizmet, tedavisi evde yapılan, bakımı devam eden hastalar için gereklidir.
Bu hizmetle;
• Tedavinin takibi
• Tahlillerin yapılması
• Heyet raporlarının yenilenmesi
• Tıbbi bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinin hastanın evinde uygulanması
• Sosyal ve psikolojik destek verilmesi amaçlanıyor.
Evde Sağlık Hizmetinde Kimler Çalışıyor?
Evde sağlık hizmetini aile hekimleri, hastanelerde oluşturulan evde sağlık birimleri ve sağlık müdürlükleri bünyesindeki mobil ekipler veriyor. Evde sağlık hizmetleri ekiplerinde doktorlar, diş doktorları, hemşireler, sosyal çalışmacılar, diyetisyenler, psikologlar, ebeler, sağlık memurları, sağlık teknisyenleri çalışıyor. 5 kişiden oluşan her mobil ekipte, 1 doktor, 1 hemşire, 1 sağlık memuru, 1 tıbbi sekreter ve 1 şoför bulunuyor.
Evde Sağlık Hizmetinden Kimler Yararlanabiliyor?
Evde sağlık hizmeti alabilecek grupta önceliği, kronik hastalığı nedeniyle hastanede sürekli yatarak tedavi olması gereken hasta grubu oluşturuyor.
Bu gruba;
• Yürüyemeyen ve kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda olup yatağa tam bağımlı olan engelli ve yaşlı hastalar (alzheimer, demans, felç hastaları gibi…),
• Büyük cerrahi operasyon geçirmiş olanlar,
• Ortopedi ve travmatoloji hastalarından yara bakımı, enjeksiyon, infüzyon ve diğer kısa süreli hemşirelik hizmetlerine ihtiyaç duyanlar,
• İleri derecedeki kas hastalığı, diyabet, kalp, damar, hipertansiyon ve nörolojik hastalığı olanlar,
• Terminal dönem, kanser (onkoloji) hastası olan palyatif bakım hastaları,
• KOAH (kronik obstrüktif akciğer hastalığı) vb. akciğer ve solunum sistemi hastalıkları olan, oksijen tedavisine ihtiyacı olan diğer hastalar,
• Spastik çocuklar,
• Yeni doğan sarılığı olan bebekler ile annesinin yanında, emerek tedavisi mümkün olan, hastaneye yatmasına gerek olmayan bebekler giriyor.
Hareket kabiliyetini kaybetmemiş, yatağa bağımlı olmayan, herhangi bir sağlık kuruluşuna gidebilecek durumda olan ve sağlık sorunları çok ağır tablolar oluşturmayan hastalar evde sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor.
Evde Sağlık Hizmetlerine Başvuru Nasıl Oluyor?
Evde sağlık hizmetleri, Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren eğitim ve araştırma hastaneleri ile genel veya branş hastaneleri bünyesinde kurulan evde sağlık hizmeti birimleri ile toplum sağlığı merkezi, aile sağlığı merkezi ve aile hekimleri aracılığı ile sunuluyor.
İhtiyaç sahibi hastalar, Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye genelinde tek numara olarak tesis ettiği "444 evde" yani 444 38 33 numaralı hattı mesai saatleri içinde arayarak evde sağlık hizmetine başvurabiliyor. Her ilden bu numara arandığında, çağrı o ildeki koordinasyon merkezine düşüyor. Koordinasyon merkezine gelen başvurular, bu merkezde görevli personel aracılığıyla cevaplanarak kayıt altına alınıyor ve öncelikle en yakın hastanenin evde bakım birimine yönlendiriliyor.

İstanbul’da Evde Sağlık Hizmetleri Veren Sağlık Kuruluşları
Avrupa Yakası:
Arnavutköy: Arnavutköy Devlet Hastanesi
Avcılar: Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Bağcılar: Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Bahçelievler: Bahçelievler Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi
Bakırköy: Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Başakşehir: Başakşehir Devlet Hastanesi
Bayrampaşa: Bayrampaşa Devlet Hastanesi
Beşiktaş: Beşiktaş Sait Çiftçi Devlet Hastanesi
Beylikdüzü: Beylikdüzü Toplum Sağlığı Merkezi
Beyoğlu: Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Büyükçekmece: Büyükçekmece Devlet Hastanesi
Çatalca: Çatalca Devlet Hastanesi
Eyüp: Eyüp Devlet Hastanesi
Esenler: Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Esenyurt: Esenyurt Devlet Hastanesi
Fatih: Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Gaziosmanpaşa: Gaziosmanpaşa Toplum Sağlığı Merkezi
Güngören: Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Kağıthane: Kağıthane Devlet Hastanesi
Küçükçekmece: Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Sarıyer: Sarıyer İsmail Akgün Devlet Hastanesi, İstinye Devlet Hastanesi
Silivri: Necmi Ayanoğlu Silivri Devlet Hastanesi
Sultangazi: Sultangazi Lütfiye Nuri Burat Devlet Hastanesi
Şişli: Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Zeytinburnu: Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Süleymaniye Kadın Doğum Hastanesi, Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi

Anadolu Yakası:
Adalar: Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Ataşehir: Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Beykoz: Paşabahçe (Beykoz) Devlet Hastanesi
Çekmeköy: Çekmeköy Toplum Sağlığı Merkezi
Kartal: Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kartal Yavuz Selim Devlet Hastanesi, Yakacık Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi
Kadıköy: Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Erenköy Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi
Maltepe: Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Pendik: Pendik Devlet Hastanesi
Sancaktepe: Sancaktepe Toplum Sağlığı Merkezi
Sultanbeyli: Sultanbeyli (Tacirler) Devlet Hastanesi
Şile: Şile Devlet Hastanesi
Tuzla: Tuzla Devlet Hastanesi
Ümraniye: Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Üsküdar: Üsküdar Devlet Hastanesi, Zeynep Kamil Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi

Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri:
Ataşehir: (Ataşehir) Kadıköy Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi
Bahçelievler: Bahçelievler Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi
Okmeydanı: Okmeydanı İl Özel İdaresi Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi
Kartal: Kartal Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi

SEDEF HASTALIĞINDA EŞ ZAMANLI UYGULANAN PSİKOLOJİK TEDAVİLER SONUÇLARI POZİTİF ETKİLİYOR

Dermatolojik hastalıkların çoğu, başkaları tarafından görülebilir olmaları nedeniyle hastanın yaşam kalitesini hem kişisel, hem de topl...