02 Mart 2012

Diş tedavisi için gittiğiniz klinik hijyen mi?

Dünyada en sık görülen iki hastalık diş eti hastalıkları ve çürüklerin insandan insana bulaşma ihtimali var. Bu durumda hastalar, gittikleri diş kliniklerinde kendilerine bir hastalık bulaşmayacağına dair güven duymak, diş hekimi muayenehanelerinde gerekli sterilizasyon ve dezenfeksiyonun sağlandığından emin olmak istiyor.



Hastaların bu taleplerini dikkate alan Diş Dostu Derneği, diş kliniklerinde gerekli sterilizasyonun sağlandığını belgelemek amacıyla ''Diş Dostu Klinik'' Projesi’ni başlattı. 2011 yılı Kasım ayında başlatılan projeye dahil olan klinikler çeşitli denetim aşamalarından geçerek gerekli hijyen koşullarını sağladıklarını hastalarına belgeleyebiliyorlar.


Diş Dostu Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Oktay Dülger ''Diş Dostu Klinik'' Projesi’ ile ilgili şu bilgileri verdi:

Dr. Oktay Dülger
Diş Dostu Derneği Yönetim Kurulu Üyesi

''Hekimin bu protokolleri izlemesi, öğrenmesi, uygulaması ve uyguladığını da hastasına göstermesi lazım. ''



Diş hekimliği diğer tıp dallarından farklı. Çünkü ağızda kötü huylu mikro organizmalar var. Vücudumuzda bulunan bütün mikroorganizmaların yoğun bir şekilde ağızda bulunduğu saptanmış. Cildinizdeki mikro organizma da, saçınızdaki mikro organizma da ağzınızda var. Biz yaptığımız tedaviler sırasında bunların soluyacağımız şekilde havada asılı kalmasını sağlıyoruz. Kullandığımız cihazlar hava ve su püskürtüyor, bu püskürtme sonucu, tükürüğün içindeki mikro organizmalar havaya dağılabiliyor. Bu durumda hem biz hekimler, hem çalışanlar hem de hasta risk altında. Bu açıdan kendimizi çok iyi korumamız lazım.
Dünyada uygulanan “infeksiyon kontrolü protokolleri” ile bu koruma kriterleri çok iyi oluşturulmuş. Yurt dışında bunlara her hekimin uyma zorunluluğu var. Türkiye’de ise bu durum hekim inisiyatifine, vicdanına ve bilgisine kalmış. Hekimin bu protokolleri izlemesi, öğrenmesi, uygulaması ve uyguladığını da hastasına göstermesi lazım. 


Diş Klinikleri steril olduklarını nasıl belgeleyecek?

Birçok hastalığın kuluçka devresi var. Henüz belirtiler ortaya çıkmamış olabilir ama o hasta taşıyıcı olabilir. Bu yüzden her hastaya bulaşıcı hastalık yayacakmış gibi muamele etmek durumundayız. Bunun için diş hekimliğinde infeksiyon kontrol zinciri dediğimiz kurallar var. Biz Diş Dostu Derneği olarak dünyadaki bu kuralları inceledik ve bunu uygulamak isteyen kliniklere bu bilgiyi sunuyoruz. Hekimlere eğitimler veriyoruz. Hekimler uyguladıkları infeksiyon kontrol protokollerini hastalarına göstermek istiyor. Gerekli denetimlerden geçerek Diş Dostu Klinik belgesi almayı da bu nedenle tercih ediyorlar.

'Bugün restoranlara bile temizliğine ilişkin belgeler asılı'
 
İnfeksiyon kontrolü 2-3 senede bir değişen bir bilgi . Çünkü hem bakteri ve virüs bilgileri hem de buna karşı yapılan savaş değişiyor.Bunun için kendimizi yenilemeliyiz. Bu eğitimleri diş hekimlerine vermeye başladık ve aynı zamanda web sitesinde canlı olarak yayınlıyoruz. Diş hekimleri yaptıkları sterilizasyonu hastalarına gösterebilsin ve şeffaf olsun diye uluslararası bir denetleme firmasıyla beraber çalışıyoruz. Diş hekimleri şartlarını düzenleyerek bu belge için başvuruda bulunabiliyorlar.
 
Hastalar nelere dikkat etmeli ?

Diş hekiminiz ağzınızla temas edecek her aleti önceden sterilize etmiş olmalıdır. En güvenilir sterilizasyon cihazı, yüksek sıcaklıkta sterilizasyon sağlayan otoklavdır. Diş hekimi, aletleri otoklavda sterilize etmelidir. Eğer hekim sterilizasyon cihazı olarak sadece kuru sıcak hava sterilizatörü kullanıyorsa her türlü alet ve malzemesini yeterince sterilize edemez.

Hastaların diş hekimlerinde dikkat etmesi gereken konular 

1) Dişhekiminiz ve yardımcıları önlük, eldiven, maske, gözlük gibi kişisel koruyucu bariyerler kullanıyor mu?
2) Her hastadan sonra yüzeyler dezenfekte ediliyor mu ya da koruyucu örtüler değiştiriliyor mu?
3) Kullanılan sterilizasyon cihazı otoklav mı?
 
 
Detaylı bilgi için: http://www.disdostu.org

01 Mart 2012

Sağlık için her gün bir bardak kefir için!


Orta Asya ve Kafkasya’dan gelen bu doğal, probiyotik ürün, sütün kefir taneleriyle mayalandırılması sonucu elde ediliyor. Kemik gelişimi için çok önemli bir mineral olan kalsiyumu yüksek ölçüde barındıran kefirde, doğal yoğurt bakterilerinin yanı sıra yararlı probiyotik bakteriler bulunuyor. Probiyotik bakteriler, hem vücudun bağışıklık sistemini güçlendiriyor hem de bağırsaklardaki zararlı mikroorganizmaların gelişmesini engelleyerek sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlıyor. Karaciğer yağlanmasını azaltıcı etkisi de bilinen kefir, kabızlık ve gaz sorununun giderilmesine yardımcı oluyor. Kefir ayrıca güçlü bir protein kaynağı olarak da tüketiliyor.

Bağışıklık sisteminin zayıfladığı soğuk havalarda her gün bir bardak kefir

Türkiye’nin ilk kefir üreticilerinden Eker Gıda, herkesi özellikle bağışıklık sisteminin zayıfladığı soğuk havalarda her gün bir bardak kefir içmeye davet ediyor.Süt ve süt ürünleri sektöründe 35 yıllık tecrübeye sahip Eker, sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için herkesi kefir içmeye çağırıyor. 2000 yıldır insanlar tarafından sağlık ve güzellik iksiri olarak tüketilen kefir, zayıflamaya da yardımcı oluyor.


Türkiye’nin ilk kefir üreticilerinden Eker Süt Ürünleri AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nevra Eker, “Modern üretim tesislerimizde 2005 yılından bu yana kefir üretiyoruz. Geleneksel lezzetlere ve sağlığa önem veren bir firma olarak; her yaş grubuna, özellikle bağışıklık sistemimizin zayıfladığı kış aylarında, soğuk havalarda kefir içmeyi öneriyoruz. Tüm ürünlerimizde olduğu gibi kefiri de Eker kalitesi ve güvencesiyle sunuyoruz” diyor.

SEDEF HASTALIĞINDA EŞ ZAMANLI UYGULANAN PSİKOLOJİK TEDAVİLER SONUÇLARI POZİTİF ETKİLİYOR

Dermatolojik hastalıkların çoğu, başkaları tarafından görülebilir olmaları nedeniyle hastanın yaşam kalitesini hem kişisel, hem de topl...