Prof. Dr. Fevzi Altuntaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Prof. Dr. Fevzi Altuntaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

04 Haziran 2014

YENİ TEDAVİLERLE LÖSEMİSİZ BİR HAYAT MÜMKÜN !


DÜNYA LÖSEMİ HAFTASI (30 MAYIS- 5 HAZİRAN 2014)


Prof. Dr. Fevzi ALTUNTAŞ
Türk Aferez Derneği Başkanı
Yıldırım Beyazıt Universitesi Tıp Fakültesi 
Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi,
Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Hematoloji Kliniği ve Kemik İliği Nakli Direktörü.

Lösemi bir tür kan kanseridir. Hastaların çoğunda altta yatan sebep saptanamaz. Hastalıkla ilişkili bazı risk faktörleri tespit edilmiştir. Bunlar kanser ilaçları, radyasyon, ailevi sebepler, bağışıklık sistemi bozuklukları, bazı virüsler, diğer hematolojik kanserler, genetik ve moleküler bozukluklar olarak bilinmektedir. 

Akut lösemiler, daha şiddetli bulgularla kendini gösterir. Ciddi halsizlik, güçsüzlük vardır. Yüksek ateş, enfeksiyon, kanamalar görülebilir. Kanamalar sıklıkla cilt bölgesinde görülür. Diş eti kanamaları, burun kanamaları, göz kanamaları, idrar yolu kanamaları, mide-barsak kanamaları, beyin kanamaları görülebilir. Löseminin belirtileri arasında kemik ağrıları da sıklıkla yer alır. 

YENİ TEDAVİLERLE LÖSEMİSİZ BİR HAYAT MÜMKÜN
Lösemi tedavi edilmez ise ölümcül bir hastalıktır. Son yıllarda geliştirilen yeni ilaçlar, destek tedavileri ve ileri aferez teknolojileri sayesinde lösemilerde başarı oranları giderek artmaktadır. Yeni bireyselleştirilmiş tedavi stratejileri ile lösemisiz yaşam nispeten daha uzundur. Artık lösemiyi yenip evlenen, çocuk sahibi olan, üniversite sınavı kazanan, üniversiteyi bitirip iş bulan veya iş kuran, yurtdışına okumaya giden hastalarımız var, kısaca "lösemiyi, kanseri yenmek" artık mümkün. 

LÖSEMİ DEMEK KEMİK İLİĞİ NAKLİ DEMEK DEĞİLDİR; EN ÖNEMLİ AŞAMA İLAÇ TEDAVİSİDİR
Lösemide ilk aşama ilaç tedavisidir. Bunun çok iyi yapılması ve erken dönemde hastalığın kontrol edilmesi şarttır. Hasta kayıplarının çoğu löseminin erken aşamasında görülmektedir. Bu nedenle modern lösemi servislerine ve yataklarına ihtiyaç vardır. Erken dönemde lösemi kontrol altına alındıktan sonra hastalığın tekrarlaması bakımından yüksek risk taşıyorsa elde edilen erken yanıtın devamlılığının sağlanması ve güçlendirilmesi gerekir. Bu durumda da hastalığın tekrarlama riski göz önüne alınmalı ve tedavi buna göre planlanmalıdır. Bu seçeneklerden biri allojenik kök hücre naklidir.

Kan kanserinde en etkili tedavi yöntemlerinden biri kök hücre naklidir.
Kök hücre umuttur kök hücre gelecektir.Ancak kök hücre nakli, sorunların bittiği anlamına gelmemektedir. Lösemide nakil sonrası da nakil süreci kadar önemlidir. Nakil sonrasında yakın takip ve gerektiğinde acil müdahale de büyük önem taşımaktadır. Nakil yapılan hastaların tercihen nakil yapılan merkezde uzun yıllar takip edilmesi gerekir. Aksi takdirde bu hastalar aylar, yıllar sonra bile ciddi problemlerle karşılaşabilir.

LÖSEMİDE KAN BAĞIŞI HAYAT KURTARICIDIR

Lösemi hastasının kemoterapi uygulaması veya kemik iliği nakli tedavileri sırasında çok sayıda kan ürününe ihtiyacı olmaktadır. Yeterli kan ürünü sağlanamaz ise hasta o dönemde kaybedilmektedir. Bu nedenle kan bağışı en az ilaçların bulunması ve nakil sürecinin kolaylaştırılması kadar önemlidir. Aferez teknolojisinin gelişmesi ile birlikte artık istenilen kan ürünü daha fazla miktarda ve daha az sayıda vericiden güvenle elde edilebilmektedir. Bu şekilde akut lösemi hastasına mükemmel denecek düzeyde kan ürünü desteği sağlanmış olmaktadır. Aferez teknolojisindeki yeni gelişmeler ölüm oranlarını azaltmaktadır.

LÖSEMİ TEDAVİSİNE SAĞLIK BAKANLIĞI’NDAN TAM DESTEK
Aferez tedavisi kemoterapiye yardımcı bir tedavi yöntemidir. Aferez lösemi hücreleri fazla olan hastalarda erken dönemde uygulanırsa hayat kurtarıcı öneme sahiptir. İlk bir ay içinde lösemiye bağlı ölüm oranını azaltmaktadır. Sağlık Bakanlığı tedavinin önemine binaen dünyadaki gelişmelere paralel olarak “ Terapötik Aferez Sertifika Programı “ oluşturmuş ve bu merkezlerde şimdiye kadar 400′ün üzerinde sağlık personeli “ Terapötik Aferez Eğitimi” almıştır. Artık lösemi hastaları sertifikalı sağlık personeline emanet edilmektedir.

TÜRKİYE KEMİK İLİĞİ NAKLİNDE AVRUPA’NIN YÜKSELEN YILDIZI
Ülkemizde son yıllarda sağlığa yapılan yatırımlar ve mevzuattaki düzenlemeler ile vatandaşın kemik iliği nakli başta olmak üzere sağlık hizmetine ulaşması kolaylaşmıştır. Son 10 yılda nakil merkez sayısı 5 kat, nakil sayısı 10 kat artmıştır.  Otolog ve allojenik nakiller için bekleme sırası kalmamıştır. 2013 yılında 3000 civarı kemik iliği nakilleri gerçekleştirilmiştir. Sayı bakımından Avrupa’da 4. sıraya yükselmiştir. Nakillerin %10’unu yurtdışından gelen hastalar oluşturmakta ve her geçen gün artmaktadır.



KEMİK İLİĞİ NAKLİ BEKLEME DÖNEMİ BİTMİŞTİR. 
Sağlık Bakanlığının ve SGK’nın teşvik edici uygulamaları ile ülkemizde 10 yıl önce hayal edilemeyen nakil bekleme sırası sorunu çözülmüştür. Ülkemizde lösemili hastaya nakil yapılacak hastane bulanamıyor dönemi, en erken 3 ay sonrasına randevu veriliyor dönemi, lösemili hastalar sıra beklerken ölüyor dönemi bitmiştir. Tam tersine KİT merkezlerinin sayısı ve her yıl yapılan nakil sayısı çok hızla artmaktadır. Nakil merkezleri neredeyse hasta bekler hale gelmiştir. 


Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kök Hücre Nakli Merkezinde bekleme sıramız yok. Hastaları ortalama 1 ay süre içinde nakil ünitesine alıyoruz. Başta lösemi, lenfoma ve myeloma olmak üzere birçok kanser hastasına erken dönemde şifa şansı sunmaktayız. Merkezimizde kardeş, akraba, uygun vericisi olmayanlara akraba dışı vericilerden ve doku grubu uyumlu vericisi bulunmayanlara ise ''doku grubu uyumsuz nakiller'' dünya standartlarında başarı oranlarında yapılmaktadır. Hastalarımızın yaklaşık %10’u yurt dışından gelmektedir.  Bu sayı her geçen gün de artmaktadır. 


KÖK HÜCRE DENEME TEDAVİLERİNİN ÖNÜ AÇILMIŞTIR
Amerika’da ve Avrupa Birliğinde SGK benzeri geri ödeme kurumlarının ödemediği, deneme amaçlı tedavilere bile ülkemizde izin verilmekte ve teşvik edilmektedir. Henüz deneme tedavisi kapsamında olan haploidentik nakil dediğimiz uyumsuz nakillerin bile SGK tarafından geri ödemesi yapılmaktadır. Bunun yanısıra Amerika’da ve Avrupa’da geri ödeme kurumlarının ödemeği bazı kanserler, nörolojik hastalıklar, romatizmal hastalıklar,  immünolojik hastalıklar geri ödeme kapsamına alınmıştır. Deneme amaçlı kök hücre tedavilerinin önünün açılması ülkemizin kök hücre nakilleri ile ilgili vizyonunu yansıtmaktadır.


LÖSEMİDE  “BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ” 
Yaşlılarda lösemi ve allojenik nakil sonuçları gençlere göre daha kötüdür. Yaşlılarda “nakil ile ilişkili ölüm oranı, erken dönem komplikasyon gelişme riski, ölümcül komplikasyon gelişme riski, doku reddi oranı, hastalığın tekrarlama riski” daha yüksektir. Ayrıca bu yaş grubunda bağışıklık sistemin yeniden yapılanması uzun sürmekte ve bu nedenle ciddi infeksiyon gelişme riski ve buna bağlı ölüm oranları da yükselmektedir. Nakil sonrası yaşam kalitesi ciddi oranda daha kötüdür. Takvim yaşından ziyade fizyolojik yaş daha önemlidir. Yani hastanın görünümü, "dinç" olup olmaması daha önemlidir. Bu nedenle nakil kararı bireyselleştirilmelidir. Amerika’nın “Fred Hutchinson, Johns Hopkins, Stanford Hospital, University of Minnesota, Duke University, Rush University, Clevand University” (http://bmtinfonet.org) gibi büyük merkezlerinde olduğu gibi tedavinin bireyselleştirilmesi teşvik edilmeli. Ülkemizin gelişmiş batı ülkelerindeki bireyselleştirilmiş tedavi ilkelerinden geri kalması düşünülemez.

ÜLKEMİZDE İLERİ YAŞTA NAKİL ORANI ARTIYOR

Ülkemizde maalesef allojenik nakillerin yaş ortalaması yaklaşık 40.  Ülkemizde şimdiye kadar 65 yaşın üzerinde nakil sayısı yok denecek kadar azdı. Bununda önemli sebeplerinden biri ülkemizde şimdiye kadar ileri yaşla ile ilgili bir yasal düzenlemenin olmaması idi. Artık sağlık otoritesi bir düzenleme yapmıştır.  Sağlık Bakanlığının “Bireyselleştirilmiş” tedavi düzenlemesi ile ileri yaş grubuna naklin önü açılmıştır. Ancak bu yaş grubunda nakli teşvik edici diğer unsurlarında devreye sokulması gerekir. Önümüzdeki yıllarda haploidentik nakillerde olduğu gibi ileri yaş grubunda da nakillerin artacağını ümit ediyorum. Bu şekilde çağdaş bilimin gereklerine ve hakkaniyete uygun, kolay erişilebilir, nitelikli sağlık hizmeti herkese sunulabilmiş olacaktır.

4 Haziran 2014 

14 Haziran 2013

LÖSEMİDEN KURTULMAK MUCİZE DEĞİL


Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hematoloji Kliniği ve Kemik İliği Nakli Direktörü Prof. Dr. Fevzi Altuntaş obezite ve diyabetin lösemi riskini arttırdığını , tedaviyi olumsuz etkilediğini ancak modern tedavilerle lösemisiz bir hayatın mümkün olduğunu belirtiyor.


''OBEZİTE (AŞIRI ŞİŞMANLIK) LÖSEMİ RİSKİNİ ARTIYOR''

Obezite, Dünya sağlık örgütü tarafından "sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak" tanımlanmıştır. Halk arasında ise şişmanlık veya aşırı kilo olarak bilinmektedir. Obezitenin insan sağlığı üzerine çeşitli olumsuz etkileri çok iyi bilinmektedir. Bu bağlamda toplum sağlığı açısından son derece önem arz etmektedir.
Tedavide ve bakımdaki iyileşmeye paralel olarak dünyada obezitede, kan, kemik iliği ve lenf bezi kanserlerinde artış görülmektedir. Yakın zamanlarda yayınlanan çalışmalar, aşırı vücut ağırlığının birçok kanser riskini artırdığını göstermektedir.
Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen Tip-2 diabet mellitus ile şişmanlığın birbiri ile çok yakın ilişkili olduğu bilinmektedir. Dünyanın çok saygın dergilerinden biri olan "Blood" geçen sayısında Prof. Dr. Jorge J. Castillo diyabetin lenfoma, lösemi ve myeloma gibi lenf bezi, kan ve kemik iliği kanserlerinin gelişme riskini artırdığını bildirmiştir.

''ŞİŞMANLIK KANSER TEDAVİSİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR''
Aşırı kilonun kemik iliği ve lenf bezi kanser tedavisine yanıtı ve sonuç üzerine de etkili olduğu bildirilmektedir. Bir başka deyişle tedavi başarısızlığı riski obezlerde daha yüksek bildirilmektedir. Bu hastalarda sağ kalım olasılığı da daha düşüktür.
Dünyanın çok saygın dergilerinden biri olan "Blood" geçen ay ki sayısında da Prof. Dr. Massimo Brecia tanı anında aşırı kilolu olan lösemi hastalarında hastalığın daha erken nüks ettiğini bildirmektedir. Aynı zamanda aşırılı kilolu hastaların kanser tedavisi uygulaması sırasında ciddi sıkıntılar yaşadığı bilinmektedir.
''KİLO VERME LÖSEMİ RİSKİNİ AZALTIYOR''
Rochester Üniversitesi’nden Dr. Marshall Lichtman çalışmasında "Başarılı ve süregen kilo kaybı gelecekte lösemi, lenfoma ve myeloma gelişim riskini azaltmaktadır". Bu nedenle kilo kontrolünün süreklilik arz etmesi çok önemli durmaktadır. Gerek obezite ve şeker hastalığının kanser riskini artırması gerek ise kanser tedavisini olumsuz etkilemeleri nedeniyle önleyici girişimler önem taşıyor. Kanser tedavisi sırasında diyet ve diyet alışkanlığına da dikkat etmek gerekiyor, doğru beslenme alışkanlıkları kazanmak ve bunu sürdürebilmek hastalıktan korunmak ve tedavinin başarısı açısından önemli.
''YAŞ ARTTIKÇA LÖSEMİ RİSKİ ARTIYOR ''
Akut Lösemi görülme sıklığının yıllık yüz binde 2 ila 5 civarı olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’de her yıl bin 500-2 bin yeni erişkin lösemi vak'ası ortaya çıkmaktadır. Akut Lösemi görülme oranı yaşla birlikte artmakta, 60 yaş civarında pik yapmaktadır. 60 yaş ve üzerinde lösemi görülme sıklığı yılda yüz binde 12 olarak bilinmektedir. Lösemi tüm kanserlerin yüzde 1’ini oluşturmaktadır. Lösemi 35 yaş altında kansere bağlı ölümlerin ise başta gelen nedenlerinden biridir.

''AKUT LÖSEMİ GÜRÜLTÜLÜ BİR TABLO İLE KENDİNİ GÖSTERİR''

Akut lösemilerde hastaların çoğunda altta yatan sebep saptanamaz. Ancak hastalığın görülme sıklığındaki artış ile ilişkili bazı risk faktörleri tespit edilmiştir. Bunlar arasında kanser ilaçları, radyasyon, ailevi sebepler, bağışıklı sistemi bozuklukları, bazı viruslar, hematolojik kanserler, genetik ve moleküler bozukluklar sayılabilir.

Kan kanserleri eklem ve kas ağrılarıyla, yüksek ateş ve ağız kanamalarıyla ortaya çıkarak haftalar içinde öldürücü olabilir. Akut lösemiler, gürültülü bir tablo ile başlar. Yaygın halsizlik – güçsüzlük ve kemik ağrıları görülür. Kansızlığa bağlı halsizlik, yorgunluk, nötropeniye bağlı ateş ve infeksiyonlar ve trombositopeniye bağlı kanamalar görülebilir. Kanamalar sıklıkla cilt bölgesinde görülür. Diş eti kanamaları, burun kanamaları, aşırı adet kanamaları, göz kanamaları, idrar yolu kanamaları, mide-barsak kanamaları, beyin kanamaları görülebilir. Beyin kanaması nadir fakat ölümcül olabilir. 

''LÖSEMİ BİR GÜN ORTADAN KALKACAK''
Gelecekte lösemiler akıllı tedaviler dediğimiz yöntemle kronik bir hastalık gibi tedavi edilecek. Şeker hastalığı gibi, Tansiyon yüksekliği gibi tedavi edilecek. Tıbdaki gelişmelerde bu yönde ilerlemektedir. Gelecek kök hücreler ve genetik üzerine olacaktır. Hastalıktan ziyade hasta bazlı tedaviler gündemde olacaktır. Bireyselleştirilmiş tedaviler gelecektir.

Lösemi; aynı tip hastalığa sahip hastalar arasında bile belirgin farklılıkların görüldüğü heterojen bir hastalıktır. Hastaya doğru tedaviyi, doğru dozda ve doğru zamanda vermek bir hedeftir. Bu bağlamda "bireyselleştirilmiş tedavi" dediğimiz daha güvenli, daha etkin ilaç ve tedavilerin hastanın genotipi ve bireysel gereksinimine göre verilmesi amaç olmalıdır. 

'LÖSEMİDEN KURTULMAK MUCİZE DEĞİL''
Lösemi tedavisi zor ve sıkıntılı süreç olsa da ancak sonu aydınlıktır. Günümüzde lösemi tedavi edilebilir ve tamamen yenilebilir bir hastalıktır. Her geçen gün tıptaki gelişmeler neticesinde başarı oranı da artmaktadır. Mucize değil de çok tipik olmayan seyirler görülebiliyor. Buda lösemiyi ilginç ve farklı yapan bir durum.

''LÖSEMİ DEMEK KEMİK İLİĞİ NAKLİ DEMEK DEĞİLDİR!''
Lösemide ilk aşama ilaç tedavisidir. Bunun çok iyi yapılması ve erken dönemde hastalığın kontrol edilmesi şarttır. Bu nedenle lösemi servislerine ve yataklarına ihtiyaç vardır. Erken aşamada yeterli lösemi servisi olmadan kemik iliği nakli yatağı olması çok rasyonel değil. Erken dönemde hastalığı kontrol alındıktan sonra eğer hasta hastalığın tekrarlaması veya kontrol altına alınması bakımından yüksek risk taşıyorsa elde edilen erken yanıtın idamesinin sağlanması gerekir. Bu durumda da seçeneklerden biri allojenik kök hücre naklidir.

Kan kanserinde en etkili tedavisi “kök hücre nakli”dir. Kök hücre umuttur kök hücre gelecektir. Ancak kök hücre naklinin, sorunların bittiği anlamına gelmediğini vurgulamak lazım. ''Nakil sonrası da nakil süreci kadar önemli. Nakil sonrasında yakın takip ve gerektiğinde acil müdahale de büyük önem taşıyor. Nakil yapılan hastaların uzun yıllar takip edilmesi gerekir. Aksi takdirde bu hastalar aylar, yıllar sonra bile ciddi problemlerle karşılaşabilir''.

''YENİ TEDAVİLERLE LÖSEMİSİZ HAYAT MÜMKÜN''
Çocukluk çağındaki akut lösemiler nispeten daha iyi seyrediyor. Erişkin lösemilerinde mevcut durum ise maalesef yüz güldürücü değil. Amerikan NCCN hematolojik kanserler kongresinde sunulan en son çalışmalarda erişkinlere çocukluklarda uygulanan tedavi protokollerinin akut lösemilerde başarıyı artırdığını ölüm oranlarını azalttığı bildirildi. Bu nedenle 40 yaş altı olgularda bu yeni tedavi stratejileri uygulanmaya başlanmıştır. Bizim merkezimizde de Amerika’da uygulanan bu yeni tedavi stratejiler uygulanmaya başlandı ve mükemmel sonuçlar almaya başladık. Artık lösemisiz hayat nispeten daha fazladır. Artık lösemiyi yenip evlenen, çocuk sahibi olan, üniversite sınavı kazanıp okuyan, okulunu bitirip iş kuran, yurtdışına okumaya giden hastalarımız var. Kısaca "lösemisiz hayat" mümkündür.

''AFEREZ LÖSEMİ TEDAVİSİNDE ERKEN ÖLÜMLERİ AZALTIYOR''
Son yıllarda geliştirilen yeni ilaçlar, destek tedavileri ve aferez teknolojilerindeki gelişmeler sonucunda akut lösemilerde ölüm oranları önemli ölçüde azaldı. Aferez uygulamaları ile erken dönemde lösemi hücreleri vücuttan uzaklaştırılarak lösemi yükü azaltılmakta ve böylece hastanın erken dönemde ölüm riski azaltılmaktadır. Ayrıca lösemi hastasının kemoterapi uygulaması sırasında çok sayıda kan ürününe ihtiyacı olmaktadır. Yeterli kan ürünü sağlanamaz ise hasta o dönemde kaybedilmektedir. İşte aferez teknolojisi ile istenilen kan ürünü daha fazla miktarda ve çeşitte az sayıda vericiden güvenle elde edilebilmektedir. Bu şekilde lösemi hastasına mükemmel düzeyde destek tedavisi sağlanmış olmaktadır.

''LÖSEMİ TEDAVİSİNDE GELECEKTEN ÇOK ÜMİTLİYİZ''
Lösemi tedavisinde amaç ya yaşam süresini uzatmak ya da yaşam kalitesini artırmaktır. Ancak hastalığın kökenini tespit edip ona yönelik uygulamalar yapmak asıl olandır. Bugün düşündüğümüz nokta her bir kanser türünün ayrı kanser kök hücresi olduğu şeklindedir. Bunları tespit edip kontrol etmek asıl hedef olmalıdır. Ancak bu biraz zaman alacağa benziyor.

''LÖSEMİLERDE PSİKOLOJİK DESTEK GEREKLİ''
Psikolojik destek lösemi tedavisi kadar önem taşıyor. Psikolojik destek alan hastalar daha umutlu yaşamaktadır. Lösemi tanısı sırasında ölüm duygusunu yaşayan bir insan bu şekilde dünyaya ve tedaviye daha sıkı bağlanıyor. Dünyayla psikolojik bağlarını güçlendirip o zamana kadarki çatışmalarını aşıp ilgilerini canlı tutabiliyorlar. Bu şekilde Dünyadan kopmamaları sağlanıyor. Bu süreçlerin hepsi immün sistemi güçlendirmekte, tedaviye uyumu artırmakta ve tedavinin başarısını artırmakta ve sonuçta lösemiyi yenmede önemli olmaktadır. Bizde kendi kliniğimizde 4 yıldır -ihtiyacın dışında- düzenli bir şekilde bu konuda hastaları eğitiyoruz. Bu eğitimlerin çok faydalı olduğunu söyleyebiliriz.

''LÖSEMİDE İNANÇ VE MOTİVASYON ÖNEMLİ''
Lösemi tedavisi hasta, aile, hekim üçgeninde çok iyi takım çalışmasını gerektiriyor. Eğitim, farkındalık, psikolojik destek, güven, diyet, infeksiyon kontrolü, kan desteği ve birçok konuda ortak çalışma ve destek gerektiriyor. Bir nevi Tedbirli ve kontrollü bir şekilde mayınlı tarlada yürümeye benzetiyorum. Çünkü lösemiler literatür takip etmiyor, kitap okumuyor. Bu nedenle çok farklı seyir ve davranış gösterebiliyorlar. Bizleri ve çalışmalarımızın sonuçlarını farklı kılan da bu.

''HEMATOLOG OLMAK YAŞAM TARZIMIZ''
İnsan hayatı ile uğraşmak işimizin zor yanı ancak bir o kadarda zevkli. Özellikle kan ve kemik iliği kanserleri ve kemik iliği nakli ile uğraşıyorsanız yaptığınız tedavi ve uyguladığınız yöntemler hastanın yaşamı ve/veya yaşam süresi üzerinde doğrudan etkili olabiliyor. İşte bu bize çok ağır bir vicdani sorumluluk yüklemektedir. Bu bağlamda Hematolog olmak belli bir süre sonra bir yaşam tarzı haline geliyor.

TÜRKİYE'DE DURUM
Ülkemizde her yıl bin 500 2 bin yeni lösemi vakası görülmektedir. Ancak akut lösemi hastalarına bakacak yeni klinik ve yataklara ihtiyaç var. Bu nedenle kemik iliği nakillerinde olduğu gibi akut lösemiler içinde teşvik edici programlar oluşturulmasına gereksinim duyulmaktadır.

LÖSEMİ TEDAVİSİNE SAĞLIK BAKANLIĞI’NDAN TAM DESTEK
Aferez tedavisi kemoterapiye yardımcı bir tedavi ancak lösemi hücreleri fazla olan hastalarda erken dönemde uygulanırsa aferez hayat kurtarıcı öneme sahip oluyor. Akut lösemi hastalarına erken dönemde aferez uygulaması ilk bir ay içinde lösemiye bağlı ölüm oranını azaltmaktadır. Bu nedenle bu çalışmaların desteklenmesi gerekmektedir. Sağlık Bakanlığı işin önemine binaen dünyadaki gelişmelere paralel olarak Terapötik Aferez Sertifika Programı oluşturmuş ve bu merkezlerde şimdiye kadar 300'ün üzerinde sağlık personeli eğitim almıştır. Sertifika sahibi olan bu kişilerin lösemi hastalarının tedavilerine ciddi anlamda katkı sağlayacağını bekliyoruz.

SEDEF HASTALIĞINDA EŞ ZAMANLI UYGULANAN PSİKOLOJİK TEDAVİLER SONUÇLARI POZİTİF ETKİLİYOR

Dermatolojik hastalıkların çoğu, başkaları tarafından görülebilir olmaları nedeniyle hastanın yaşam kalitesini hem kişisel, hem de topl...