''Kanserle başarılı mücadele, başarılı bir tedavi ekibiyle mümkündür.''
Psikolog Selin Koçkaya
Sante Kanser Vakfı
Ülkemizde henüz psikoloji ergenlik dönemini yaşıyorken,
insanlarımız yeni yeni alışıyorken, psikoonkoloji çocukluk dönemini
yaşamaktadır. Kanser ve psikoloji çok yeni bir arada anılmaya başlanmış, önemi
kavranmaya başlanmıştır. Dünya’da psikoonkoloji 2. Dünya Savaşı’nın ardından
önemsenmeye başlanmışsa da ülkemizde 1990’lı yılların sonuna doğru ilk adımlar
atılmıştır. Bu durum ülkemiz için sağlıklı bir gelişmedir ve umut vaat
etmektedir.
Psikoonkoloji; kanser, tıp ve psikolojinin temelini
oluşturduğu, sosyoloji ve antropolojiyi de içeren multidisipliner bir alandır.
Kanser genel anlamda duygusal çöküşlerin, kaygıların, sarsıntıların ve
krizlerin en sık yaşandığı hastalıktır. Bu durum tedavinin şeklini
değiştirebilmekte, yavaşlatabilmekte, hızlandırabilmekte ya da bazen
durdurabilmektedir. Teknolojinin ilerlemesi ve bu konuda uzmanların
çoğalmasıyla birlikte tıp hizmet kalitesini arttırmıştır. Tedavinin fizyolojik
boyutunda artık sıkıntı yaşanmamaktadır, alternatif seçenekler bulunmaktadır.
Geriye tedaviyi etkileyecek en büyük etken olarak hastanın psikolojik durumu
kalmaktadır.
Psikoonkoloji kavramı ile birlikte bir diğer önemli kavram
“Psikoonkolog” tur. Psikoonkologlar kanser psikologu olarak diğer
meslektaşlarından ayrılırlar. Doktorlarla, diyetisyenlerle, hemşirelerle
birlikte çalışmalıdırlar ve sürekli görüş alışverişi halinde kalmalıdırlar.
Gelişen teknolojiden haberdar olmalı, beslenmenin önemini kavramalıdır.
Kemoterapinin (ilaç tedavisi),
radyoterapinin (ışın tedavisi) yan etkilerini ve cerrahi müdahalelerden sonra
oluşabilecek kusurları bilmelidirler. Buna bağlı olarak hastalarda oluşan
günlük işlev kayıpları, ilaçlara bağlı depresyon ya da estetik kaygılar
konusunda farklı değerlendirmeler yapabilmeliler. Bir psikoonkoloğu psikologdan
ayıran en önemli fark süredir. Hasta kısa süreli tedavi görmektedir, zaman
kısıtlıdır ve daha ağırlıklı krize müdahale konusunda destekleyici tedavi
uygulamaktadır. Seanslar genellikle bugün ve şimdi odaklıdır, seans süresi ya da seans sayısı esneklik
gösterebilmektedir.
Tedavi süresince hasta kadar psikoonkoloğun duygusal
sürecide önemlidir.
Zamanın kısıtlı olması, hastanın fizyolojik olarak sağlıklı
olmaması, tedaviye dirençli olması, hasta yakınlarının tutumu, dışsal faktörler
süreci etkilerken aynı zamanda empati ve ilişki kurabilmeyi becerebilmeli fakat
profesyonellikten uzaklaşmamalıdır. Tıbbın ve bilimin karşısında
yeterliliklerini bilmelidir.
Psiko-eğitim işlevsel olan bir tekniktir.
Kanser psikolojisinde bir diğer dikkat edilmesi gereken
husus hastanın ne kadar bilgiye ihtiyacı olduğudur. Ülkemizde devlet
hastanelerinde zaman yetersizliğinden bu açıklamalara pek önem verilmemektedir.
Fakat bu bilgisizlik hastayı kaygılandırmaktadır. Neyle baş ettiğini bilmeyen
hasta nasıl baş edeceğini bulamamaktadır. Yan etkilerden haberdar olmayan hasta
tedavinin işe yaramadığını ya da hastalığının ilerlediği düşünebilmektedir.
Psiko-eğitim bu sırada devreye giren ve işlevsel olan bir tekniktir.
Kişiye psikolojik desteğin
yanı sıra hastalık hakkında, hastalığın ya da tedavinin yan etkileri hakkında
bilgilendirme yapılması kişinin kaygılarını azaltan bir unsurdur. Fakat
psiko-eğitim hassas bir dengedir fazla bilgi hastayı daha fazla
kaygılandırabilir bu durumda dikkate alınması gereken yalnızca hastanın ne
kadar bilmek istediğini anlayabilmek, öğrenebilmek, tahlil edebilmektir.
Hastanın izin verdiği yere kadar gitmeyi bilmek, ona zarar vermemeyi ilke
edinmek çok önemlidir.
Her hasta her duruma farklı
tepki verebilir.
Bazen yaş faktörü, bazen kişilik özellikleri bazen kişinin o
an içinde bulunduğu durum terapiste yön gösteren ipuçları olur. Ergenlik
döneminde ergen, kendi içinde hassas bir dönemdedir birçok fiziksel, psikolojik
ve sosyolojik değişiklik yaşamaktadır. Üstelik henüz sorunlarla başa çıkma
yetilerini kazanmamış ya da sağlıklı geliştirememiş olabilir. Bu durumda
“kanser” gibi bir hastalık, yaşıtları arasında ayrılmasına, beden imajının
değişmesinde sebep olabilir. Tüm bu faktörler ergenin daha öfkeli, daha reddedici,
karşı gelici olmasına tedaviye uyumda zorluk çıkarmasına sebep olabilir.
Terapist bunları mutlaka göz önünde bulundurmaktadır. Aynı şekilde aşırı
kabullenici, öfkeli, depresif, çok genç, çok yaşlı, cinsel uzuv ya da işlev
kaybı olan kanser hastalarına farklı yaklaşımlar sergilenmektedir.
Kanserle başarılı mücadele,
başarılı bir tedavi ekibiyle mümkündür.
Uzman doktorların teşhisi ve
gelişmiş kemoterapi, radyoterapi uygulamaları sayesinde artık kanser tedavi
edilebilmektedir. Teknoloji fizyolojik olarak tedaviyi tamamlarken, hasta psikolojik olarak ruh bütünlüğünü
sağlayabilmek için destek almalı böylece ruh-beden bütünlüğünü koruyarak
tedavisini sonlandırmalıdır. Tedavi ekibinin içinde yalnızca hekimler, psikologlar
ve diyetisyenler yoktur. Hastanın kendisi de tedavi ekibine dahil edilmelidir ve
ekibe destek vermesi istenmelidir.