06 Haziran 2011

''HPV, HIV'DEN 100 KAT DAHA BULAŞICI. Türkiye'de yaklaşık üç milyon kişi Hepatit B (HPV) virüsü ile enfekte (taşıyıcı) olduğu bilinmektedir”

Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. Nurdan Tözün, Hepatit B'nin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de önemli bir sağlık sorunu olduğunu belirterek; “Türkiye'de yaklaşık üç milyon kişi Hepatit B (HPV) virüsü ile enfekte (taşıyıcı) olduğu bilinmektedir” dedi.

Hastalığın tedavi edilmediğinde siroza ve karaciğer kanserine neden olabildiğine dikkati çeken Prof. Dr. Tözün; ''HPV, İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü(HIV)’nden 100 kat daha bulaşıcıdır'' diye konuştu.
Hastalığın belirtisiz de seyredebildiğine dikkati çekerek, bunun hastalığın uzun süre fark edilmemesine yol açabildiğini söyleyen Prof. Tözün; “Ciddi sağlık sorunlarına, iş gücü kayıplarına ve ekonomik yüke neden olan bu hastalıkla mücadelede erken tanı ve tedavinin yanı sıra korunmaya yönelik tedbirlerin yaygınlaştırılması şart. Korunma için aşılama oranlarının yükseltilmesi, erken tanı için tarama çalışmalarının artırılması, hastalara gereken tedavinin ulaştırılması ve tedavi kalitesinin artırılması, bildirimlerin, kayıt sistemlerinin iyileştirilmesi ve Hepatit b hakkında hem sağlık çalışanlarının hem de halkın bilgi düzeyinin artırılması gerekmektedir” dedi.

Hepatit B’nin daha çok bizim ülkemizde 40-69 yaşları arasında gözlendiğini, 18 yaş grubunda yüzde 2,8 iken daha ileri yaşlarda bu oranın arttığını söyleyen Prof. Dr. Tözün “Türkiye'de yapılan çalışmalarda, görülme sıklığı açısından da bölgesel farklılıklar dikkat çekiyor. Batı bölgelerinde yüzde 2,5 civarındayken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 7'ye kadar çıkabiliyor. Hepatit B oranının batıdan doğuya doğru gidildikçe arttığı, Eskişehir, Antalya, Adana, Elazığ, Sivas ve Erzurum'da yüksek oranlarda bulunduğu, Diyarbakır'da HBsAg pozitiflik oranının yüzde 10'lara ulaştığı bildirilmektedir. Etkili aşılama çalışmalarına rağmen gelecek on yıllarda Hepatit B'nin önemini koruyacağı düşünülmektedir.'' dedi.

Prof. Dr. Tözün, Türkiye'nin aşılama konusunda Balkanlardan önde olduğunu aktararak, ''Her yeni doğanın aşılanması programda yer alıyor. Sağlık Bakanlığı’nın öngördüğü 2010 yılında bunun yüzde 90'a ulaşmasıydı. Yeni doğanda aşı yapılmamış olanlar için ilkokulda aşılama programa var'' diye belirtti.

Fast food ile beslenme yağlı karaciğer hastalıklarına yol açıyor


Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği tarafından düzenlenen 8. Ulusal Hepatoloji Kongresi 1-5 Haziran tarihlerinde Ankara’da gerçekleşti.

Kendi alanında uzman 115 Türk ve 20 yabancı bilim insanın ve 800 katılımcının yer aldığı 8. Ulusal Hepatoloji Kongresinde Viral hepatitler, Hepatosellüler Kanser, Otoimmün Karaciğer Hastalıkları, Non-alkolik Yağlı Karaciğer Hastalığı, Metabolik Karaciğer Hastalıklar, Karaciğer Transplantasyonu, Kök Hücre Nakli, Görüntüleme ve Laboratuarda yenilikler gibi bir çok konu uzmanlarca tartışıldı. Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında fast food ile beslenmenin yağlı karaciğer hastalıklarına yol açtığı ve Hepatit B'nin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de önemli bir sağlık sorunu olduğu vurgulandı.
 
 
 Fast food ile beslenme yağlı karaciğer hastalıklarına yol açıyor!
 
Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Ramazan İdilman, çoğu zaman sessiz seyreden ve alkolik karaciğer hastalığına benzer bulgular gösteren yağlı karaciğer hastalığı (NASH)’ın hiç alkol kullanmayan veya nadir kullananlarda da görülebileceğini, fast food tarzı beslenenlerin bu sorunla karşılaşabileceklerini söyledi. Prof. Dr. İdilman '' Değişen beslenme şeklimiz, fast food tipi beslenme ne yazık ki bizde alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığına yol açıyor ve bu özellikle toplumumuzda hem yetişkin hem de çocuklarımız için önemli bir problem. Özellikle obezite sorunu olanlarda, şişman kişilerde, diyabet ve hipertansiyonu olanlarda önemli bir sağlık problemi.” dedi.
Prof. Dr. İdilman ayrıca; “Bu hastalığın en önemli bulgusu karaciğerde yağ birikmesidir, bu hastaların çoğu kendini iyi hissetmekte ve günlük hayatlarını sürdürmektedir. Bununla birlikte NASH siroza kadar ilerleyebilmekte ve geri dönüşü olmayan bir karaciğer tablosu çizmektedir. NASH kan testi sonucu tanı konulabilen bir hastalıktır. Bununla birlikte kesin teşhis koymak için biyopsi yapmak gerekmektedir” dedi.

NASH’ın bu kadar sık görülmesine rağmen altta yayan sebebin henüz aydınlatılamadığını fakat çoğu zaman orta yaşlı ve şişman insanlarda görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. İdilman, öncelikli amaç hastanın kilosunu normale çekebilmek, bu çoğu zaman hastanın karaciğer enzimlerini düzenlemeye ve hatta bazı olgularda hastalığın düzelmesine sebep olabildiğini belirtti. Prof. Dr. Tözün ise; “METSEND’in PURE Araştırması var, 5000 kişi ile yapılan bu tarama çalışmasında kadınlarda %39, erkeklerde %28 oranında obezite ve metabolik sendroma rastladılar, obezite geleceğimiz açısından da çok önemli bir sorun.” diye ekledi.

02 Haziran 2011

İnflamatuvar Barsak Hastalıkları


İnflamatuvar Barsak Hastalıkları bağırsakların kronik olarak herhangi bir bulaşıcı mikrop olmadan iltihaplanmasına neden olan bir grup hastalıktır. Başlıca Crohn hastalığı ve ülseratif kolit gibi rahatsızlıkları içerir.

Acıbadem Fulya Hastanesi Crohn ve Kolit Merkezi Bölümü , İnflamatuvar Barsak Hastalıkları Derneği Başkanı Prof.Dr. Hülya Över Hamzaoğlu İnflamatuvar Barsak Hastalıkları hakkında şu bilgileri veriyor;

''Crohn Hastalığı sindirim kanalının iltihaplanma ve ülserler ( yaralar) ile karekterize kronik bir hastalığıdır. Ağızdan anüse kadar barsağın herhangi bir yerini tutabilirse de en sık ince barsağın son bölümü ve kalın barsakta hastalığa neden olmaktadır. Uzun süreli, müzmin ancak tedavisi mümkün bir hastalıktır. Kimi yönleri ile Crohn hastalığına benzeyen ancak yalnızca kalın barsakta tutulum yapan ülseratif kolit ile birlikte inflamatuar ( iltihaplı ) barsak hastalıklarının önemli bir kısmını oluştururlar.''


Çocuklarda Crohn ve Ülseratif Kolit

Ülseratif kolit ve Crohn hastalığının çocukluk hastalıkları içinde de önemli yer tutuyor. 5 yaşın altında görülmesinin nadir ancak 10-19 yaşları arasında sıklığın arttıyor. Hastalığın klinik belirtileri ve tedavisi erişkinlerde olduğu gibidir. Ülseratif kolit kalın barsağın hastalığıdır. Çocuklarda genellikle kalın barsağın son bölümünü tutar. Kanlı ishal ve karın ağrısı olur. Çocuklarda hastalık erişkinlere göre daha hafiftir. Ancak, yine de iştahsızlık, kilo kaybı, hafif ateş ve solukluk gibi belirtiler olabilir. Crohn hastalığı, hastaların büyük kısmında ince barsağın son bölümünü tutar. Tüm ince barsağı ve kalın barsağı da hastalandırabilir. Crohn hastalığında karın ağrısı, iştahsızlık, kilo kaybı en sık görülen belirtilerdir.

İnflamatuvar barsak hastası kadın ve erkekler çocuk sahibi olabilir mi?

Genelde, bu sorunun cevabı "evet" tir. Ancak, hamilelik planlanırken dikkate alınması gereken çok sayıda temel konu vardır. Hamileliğinizi hastalığınızın aktif olmadığı dönemde planlamak özellikle önemlidir. Bu dönemde doğurganlığınız azalmaz ve hamilelik süreci sağlıklı bireylerdeki gibi ilerler.

Bazı olgularda, hastalığın aktif olmaması, kullanılan ilaçlara bağlı olabilir. Bu ilaçların bir kısmı hamilelik (gebelik) sırasında zararlı olabilir. Böyle durumlarda hamile kalma isteğinizi tedavinizi yürüten doktorla görüşmeniz çok önemlidir.

İnflamatuvar barsak hastalıkları hamileliğin gidişini ve bebeğin sağlığını nasıl etkiler?

29 Mayıs 2011

TÜRKİYE ULUSLARARASI KANSER ARAŞTIRMA AJANSINA ÜYE OLARAK KABUL EDİLDİ


Lion, Fransa - Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı uluslar arası Kanser Araştırma Ajansı IARC (International Agency for Research on Cancer) 13 Mayıs 2011 tarihindeki yönetim kurulu toplantısında aldığı kararla Türkiye’yi dünyadaki 22. üyesi olarak resmen kabul etti. Bu üyelik ile Türkiye hem teşkilatın yönetiminde rol sahibi olurken, hem de Türk araştırmacılar dünya kanser yükünün azaltılmasına yönelik yürütülen uluslararası araştırmalara katılabilme şansına sahip olacak.

IARC Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Pekka Puska’ya göre, Türkiye’nin Doğu Akdeniz Bölgesinden seçilmiş ilk üye olarak katılımının bu bölgede kanser araştırmalarına ne kadar önem verildiğinin önemli bir işareti olduğunu belirtti.


Türkiye’nin nüfusunun genç ve yaklaşık yarısının 30 yaşın altında olmasına rağmen; nüfus büyüme hızı 1.31 olup, yıllık 170.000 yeni kanser olgusu tespit edilmekte ve kanser ülkede en önemli halk sağlığı problemi olarak görülmektedir. Türkiye’deki kanser tipleri gelişmiş toplumlardaki profile doğru kaymaktadır. Türkiye’deki kanser görülme sıklığı erkeklerde kadınlara göre daha fazla olup erkeklerde 100.bin'de 275, kadınlarda ise 100.bin'de 165’dir. Erkeklerde en sık görülen kanserler akciğer ve prostat kanserleri iken, kadınlarda en sık görülen kanser ise meme kanseridir. Yapılan tahminlere göre, eğer hiç bir önlem alınmaz ise; 2030 yılında ülkedeki kanser harcamaları 2 misline çıkacak ve 1.3 milyon kişi kanserden etkilenmiş olacak.


Türkiye’nin IARC yönetim kurulundaki ilk temsilcisi, Prof. Dr. A. Murat Tuncer.

Prof. Dr. A. Murat Tunce son on yılda görülen kanser sıklığındaki sabit artışın ve ülkenin değişen demografik özellikleri nedeniyle Türkiye’de kanser kontrol aktivitelerinin önem kazandığını ve son yıllarda önemli bir ivme yakalandığını vurguladı. IARC tarafınca yürütülen çalışmalara çok önem verdiklerini ve bu üyelik ile daha fazla oranda uluslararası işbirliği sağlamayı umduklarını belirtti.

14 Mayıs 2011

Diyetlerin yarattığı enerji kaybına dikkat

Kışın alınan fazla kilolardan kurtulmak için yapılan kontrolsüz diyetler, kişinin enerjisini azaltıyor. Yorgunluk hissi, halsizlik gibi sıkıntılarla ortaya çıkan enerji kaybı için uzmanlar, meyve suyu tüketilmesini öneriyor


Yaz aylarının gelmesiyle başlanan diyetler, eğer dikkat edilmezse günlük hayatı zorlaştırabiliyor. Mutlaka bir uzmana danışılarak yapılması gereken zayıflama diyetlerinde en önemli problemlerden biri de yaşanan enerji kaybı.

Vücuda enerji veren şeker, karbonhidrat, protein gibi besin maddelerinin sınırlı tüketimi insanları yavaşlatarak, halsizlik ve yorgunluğa neden oluyor. Konuyla ilgili önemli uyarılarda bulunan Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, bilinçsiz yapılan diyetlerin birçok sağlık problemini de beraberinde getireceğine dikkat çekerek, kilo vermek isteyen kişilerin, vücudun yaşadığı sıvı kaybına ve bunun yaratabileceği hasarlara yeterince dikkat etmediklerini vurguluyor.

VARİKOSEL HER 4 ERKEKTEN 1’İNE BABALIK DUYGUSUNU TATTIRMIYOR

Toplumda yaygın fakat yanlış bir inanışa bağlı olarak, bebek sahibi olamayan çiftler için ilk olarak akıllara kadın fizyolojisindeki problemler geliyor. Ancak erkek kısırlığının en önemli nedenlerinden biri olan “varikosel” pek çok erkeğin baba olma hayallerine gölge düşürüyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Uz. Dr. Egemen Avcı, erkeklerin korkulu rüyası olarak kabul edilen “varikosel ve tedavisi” hakkında bilgi verdi.

Pek çok erkek hastalığın farkında değil

Varikosel, yumurtadaki kirli kanı toplayan damarların genişlemesi hastalığıdır. Yetişkin her on erkekten birinde rastlanan bu hastalık ergenlik döneminde ortaya çıkarsa yumurtaların küçük kalmasına neden olabilir. Çocuğu olmayan ve bu nedenle doktora başvuran her dört erkeğin birinde varikosel saptanabilmektedir. Testisler sağlıklı sperm üretebilmek için “skrotum” denilen ve vücudun dışına yerleşmiş torbaların içinde olmalıdırlar. Böylece vücut ısısından etkilenmezler. Varikosel hastalığında testiküler ısının arttığı düşünülmektedir. Ayrıca venlerdeki (toplayıcı damardaki) bazı zararlı maddeler sperm kalitesini bozabilir. Daha çok sol tarafta rastlanmakla beraber her iki tarafta da görülebilir.

SAĞLIKLI KİLO VERMENİZE ENGEL 10 YANLIŞ DÜŞÜNCE


Hızla kilo vermeye çalışmak, ara öğünleri atlamak, kilo aldırmayacağı düşüncesi ile sürekli kepek ekmek yemek ve zeytinyağı tüketmek… Bunlar zayıflama düşüncesi ile yanlış beslenen pek çok insanın yaptığı hatalardan sadece birkaçı. Fazla kilolardan kurtulmanın ve sağlıklı bir yaşam biçimi hakkında bilgi sahibi olmanın yolu ise uzman yardımı almaktan geçiyor. Memorial Hizmet Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Aysu Aydın, “diyette doğru bilinen yanlışlar” hakkında bilgi verdi.

1- “Geçen sene aç kalarak 5 kilo vermiştim”
Herkes aç kalarak kolayca kilo vereceğini düşünür. Diyetin ilk başlarında aç kalarak hızlıca kilo verirsiniz. Ama bir süre sonra metabolizmanız kendini yavaşlatacağından kilo vermeniz mümkün olmaz.2,5-3 saatte bir beslenerek metabolizmanızı yavaşlatmadan kilo vermek başarılı sonuca sizi ulaştırır.
2- “Su ödem yapıp beni kilolu gösteriyor”
Diyet yaparken sadece yediklerimizi azaltmak yeterli değildir. Vücut dengesini korumak açısından günde 2-3 litre su tüketmeniz gerekmektedir. Aksi halde vücut yeterli su alamadığından kendisini korumak adına içtiğiniz suyu tutacak bu da vücudunuzun ödem yapmasına neden olacaktır.

SEDEF HASTALIĞINDA EŞ ZAMANLI UYGULANAN PSİKOLOJİK TEDAVİLER SONUÇLARI POZİTİF ETKİLİYOR

Dermatolojik hastalıkların çoğu, başkaları tarafından görülebilir olmaları nedeniyle hastanın yaşam kalitesini hem kişisel, hem de topl...