Beyin tümörlerinin görülme sıklığının 100 bin’de 14,5. Bizim nüfusumuza eşdeğer olan bir ülkede yılda yaklaşık 10 bin yeni tümör olgusu ilave olmaktadır. Beyin tümörlerinin en sık görülen tipi metastazlardır. Bunlar beynin kendi tümörlerine oranla dört kat daha fazla görülmektedir. Özellikle en sık beyne metastaz yapan tümörlerde akciğer kanserleri ilk sırada yer alırken meme kanseri de ikinci sıradadır. Hastalara yapılan Manyetik Rezonans görüntülemede ya da çekilen filmlerde kitle tespit edilmesi halinde hastalar derhal beyin cerrahına sevk edilir. Beyin cerrahı öncelikle hastanın nörolojik durumunu değerlendirir hastayı ameliyat için hazırlar.Bazı tümörler balon gibi büyür ve etraf dokuları iteler, bazıları ise etraf dokuyu işgal ederek ahtapotun kolları gibi beyne girer. Nasıl büyüdükleri tümör tipine bağlıdır.
Mikrocerrahi tedavi en başarılı yöntem
Beyin tümörlerinde mikrocerrahi tedavi yöntem gerek iyi huylu gerekse kötü huylu olsun her tümör tipinde ilk ve en başarılı tedavi yöntemi olmaya devam etmekte. 1980’den sonra Bilgisayarlı Tomografinin (CT) ve 1990’lardan sonra ise Magnetik Rezonansın (MRI) yaygınlaşmaya başlaması ile tanı koymada kolaylık sağlamakta. Navigasyon (beyin içinde yön bulma) yöntemleri ile ameliyat öncesi yapılacak cerrahinin planlanması ve tam doğrulukla lezyonun bulunması sağlanmıştır. Ameliyat esnasında kullanılan yöntemlerle hastaların tümörlerinin tama yakın çıkarılması sağlanmıştır. Bu yöntemlerin İntra operatif (ameliyat esnasında) MRI, CT ve Ultrason kullanımları ile ameliyat esnasında elektriksel uyarılar yapılarak beyin haritalanmasının yapılmasıdır.
Yeni tekniklerin avantajları
Özellikle beyinin kendi dokusundan kaynaklanan tümörlerin (bazı glial tümörler) normal beyin dokusundan ayırmak mikrocerrahi yöntemlerde dahi mümkün olmayabilir ya da bir kısım tümör normal doku ile örtülüp görülmeyebilir.Bu nedenle bu dokuların görülebilmesi ameliyat esnasında yapılan MRI ya da ultrason ile sağlanmaktadır.
2011’den beri Intraoperative Imaging Society Derneği’nin üyesi ve bu 2 yöntemi de kullanan bir beyin cerrahı olarak iki yöntemin de birbirine üstünlükleri bulunmakta olduğunu ifade edebilirim. İntraoperatif MR oldukça pahalı bir yöntem olduğu için yaygınlaştırılması oldukça zor olup İntraoperatif ultrason ise çok rahatlıkla her hastanede kullanılabilecek bir yöntemdir. Bu yöntem ile kemik açıldıktan sonra tümörün yerinin bulunması oldukça kolaydır ve ameliyat esnasında kalan tümör olup olmadığı ultrason ile ortaya konulabilir.
Ameliyat esnasında beyin haritalanması yöntemi ise beynin fonksiyonel önemli bölgelerinin ortaya koyulup yapılacak ameliyat esnasında tümör çıkarılırken nerede durmamız gerektiğini bize söyler bu sayede güvenli bir şekilde en geniş tümör çıkarımı sağlanabilir. Tümör ne kadar fazla çıkarılabilirse o kadar az, diğer tedavi alternatiflerine ihtiyaç duyulur. İyi huylu ve bazı az dereceli kötü huylu tümörlerde cerrahi ile total çıkarım sağlanabilir ve bu olgularda başka tedaviye gerek kalmaz. Eğer tümör bası yaparak hastada felç ve şuur bozukluğu yapıyorsa genellikle tümörün beynin o bölgesini işgal değil de itmiş olması istenir bu sayede hastanın felç gibi olan nörolojik problemleri ameliyattan sonra düzelebilir.
Cerrahi Sonrası Takip
Ameliyat sonrasında cerrah olarak tümör hakkında bir fikre varabilineceğini ancak patolojinin tam sonucu vermesi için birkaç gün beklemek gerekir.Eğer iyi huylu ve tam çıktı ise aralıklı kontroller hastanın takibinde yeterli olmaktadır. Bazı tümörler için radyoterapi (ışın tedavisi) yapılır. Eğer bu işlem yapılacaksa hasta radyasyon onkolojisi uzmanına yönlendirilmelidir. Eğer kemoterapi yapılması gerekiyorsa hasta tıbbi onkoloji uzmanına yönlendirilmelidir. Eğer tümör vücudun başka yerinden yayılan tip ise yani metastaz ise o zaman tümörün kaynağı bulunmaya çalışılır. Bu kadar detaylı olarak cerrahi tedaviden bahsetmenin sebebi, cerrahi ile iyi huylu beyin tümörlerde tam tedavi sağlanması ve kötü huylu beyin tümörlerinde de hastaların problemsiz sağkalım sürelerinin iyi cerrahi sonrasında uzadığının bilimsel olarak ortaya konmuş olmasıdır.